#dilenözür

Madımak katliamı olduğunda 6 yaşındaydım, televizyondaki o görüntüyü hiç unutmadım. Kreşteki en yakın arkadaşımın Alevi olduğunu bana "Sana büyük bir sır veriyim mi?" diyerek söylediğini de...
Eve döndüğümde olayları tartışan annem babamla bu sırrı paylaştığımda, bana "Sus! Her yerde konuşma, söylenmez öyle" dediler. Sustum. Ayıp (genellikle sebebini merak ettiğim ama uluorta cevap veremeyecekleri konular oluyordu, cinsellik gibi) bir şey söylediğimdeki tonlamaları değildi. Kesin, kısa ve unut anlamındaki bir tondu bu.
Cadı avına her daim hazır bu ülkede susmak, korunmaktı, "öteki"ni korumaktı. Hala susmak çözüm, en güvenli liman sanılıyor ne yazık ! 

Bu ülke topraklarında son 100 yıla sınırsız zulüm, hak ihlali, katliam sığdırıldı. Ne kadar "öteki" var ise bu topraklarda hepsine ayrı bir fasıl zulüm gösterildi, acı yaşatıldı. Bir antropoloji dersimizde Türkiye Cumhuriyeti'nde "öteki"nin tanımı hocamız tarafından "Beyaz, Müslüman, Sunni, Türk, şehir kökenli olmayan herkes" olarak yapılmıştı. Tanımı genişletmek çok mümkün. Ancak bu haliye bile her bir "öteki"ne yapılan zülmü lanetlemek, hatırlamak için 1 gün ayırsak da yetmiyor. 
Mesela bugün 2 temmuz. Yakıldılar. Unuttunuz mu sahi ? 


Bu konuda, yukarıdaki en kabaca yapılmış olan "öteki" tanımına uymadığım için çok konuşma hakkını kendimde bulmuyorum. Ama bir özür borcum var. 
Zamanında hocam olan yukarıda da bahsi geçen Aykan Erdemir'in dilediği bu özrün bence güzel noktaları var.

Zamanında bana "SIR" olarak kendi kimliğini açıklamak zorunda bırakılan 6 yaşındaki bir çocuktan tutun da, Madımak'ta yakılan her bir aydına, onların ailelerine özür borcum/borcumuz var. 

Bu borç çok büyük, çok ağır bir borç... Bu sözler de bence yetmiyor da... Bu daha başlangıç diyeyim...

http://www.youtube.com/watch?v=VLW08AA6phY


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder